Aslan’ın karşısına çıkan sorunlar her bölümde ayrı bir bilim yolculuğu, heyecan ve tecrübe imkânı sunuyor. Bu sorunlar aslında çocukların karşılaştığı gündelik sorunlardan farklı değil.
Hababam Sınıfı’nı bilmeyenimiz yoktur… Hele ki filmdeki kimya dersi? Hani, kimya hocası rolündeki Şevket Altuğ’un saçı başı dağılmış, üstü başı yanmış bir hâlde laboratuvardan çıktığı sahneler vardır ya! Hatırladınız umarım.Bu sahneler, toplum olarak bilimle ilişkimizi karikatürize eder. Hababam Sınıfı filmine göre, bilimle ilişkimiz bir komedidir. Şüphesiz bu yolda mesafe aldık. Rıfat Ilgaz gibi yazarların da katkılarıyla laboratuvarlara ısındık. Ancak daha alacak yolumuz var.
Toplumumuzun geleceğinin, bilim alanında bugün yapılan çalışmalardan geçtiğini söylemeliyiz. Dolayısıyla çocuklarımızı da bu yönde eğitmeliyiz. Bu konuda güzel eserler ortaya konuyor.
“Aslan”, çizgi filmini bilenler ne demek istediğimi gayet iyi anlayacaktır. Daha önce izleyemeyenler içinse bu yazıda bir özet yapmaya çalışalım. “Aslan” çizgi filmi bilim, teknik ve teknoloji gibi konuları çocuklara sevdiren, sevdirirken bilimsel düşünme yollarını çocuğa öğreten bir yapım.
Bir bölümünde Aslan, arkadaşlarıyla sek sek oynamaya çalışırken düz çizgiler çizmesine yarayacak bir aletin ortaya çıkmasını sağlıyor. Aslan, tek başına değil, bu yolda en büyük destekçisi ise dedesi. Sek sek oynamak günümüz çocukları için, özellikle büyük şehirlerde oynayacak yer bulamadıklarından hayli zor aslında. Neyse ki Aslan ve arkadaşları böyle bir yer bulmuşlar ancak onlar da oyundaki çizgileri iyi çizemedikleri için oyundan yeterince keyif alamayacaklarını düşünüyorlar. Aslan’ın bilim yolculuğu burada başlıyor, yani bir sorunla karşılaşınca. Aslan’ın karşısına çıkan sorunlar her bölümde ayrı bir bilim yolculuğu, heyecan ve tecrübe imkânı sunuyor. Bu sorunlar aslında çocukların karşılaştığı gündelik sorunlardan farklı değil. Çizgi film yoluyla verilen temel mesajlardan birini burada şu şekilde tespit etmek mümkün: bilimsel-teknik-teknolojik gelişmeler gündelik ihtiyaçlardan doğar.
Aşırı korumacı ailelerin, çocuklarını koruyacağım derken bilimsel gelişmelerin de önünü tıkadıklarını söylemeyelim mi şimdi? Ben söylemesem de onlar “başımıza icat çıkarma!” derken bunu itiraf ediyorlar zaten. Aslan’dan hareketle şöyle diyelim o zaman; “sorun”, bir çocuk için niteliğine göre çoğu zaman imkândır ve sorunsuz bir hayat, sorunsuz bir çocuk yoktur. Aslan sorunla karşılaşınca ne yapıyor? Sek sek oynamayı bırakıp bilgisayarının başına mı geçiyor? Hayır. Sorunu çözmeye çalışıyor. Sorununu çözmek için Aslan’ın daha önceden bulduğu bir yol var. Dedesine başvurmak. Buradan şu mesajı okuyabiliyoruz: tecrübe (bilgi de biriktirilmiş bir tecrübedir) buluşlara yön verir.
Aslan çizgi filminde dede karakterinin önemli rolünü ortaya koyuyor bu durum. Dede tecrübedir, birikimdir, bilgidir. Dede, geçmişte kalan bir yük değil; geleceğe adım atmayı kolaylaştıran temel yardımcıdır. Günümüz aile, toplum sorunlarından biridir, yaşlıların hürmet görmemesi. Çizgi filmlerde “dede-nine” karakterinin nasıl olması gerektiği, nasıl olduğu ayrı bir tartışma konusu ancak Aslan çizgi filminin çocuklarda olumlu dede, büyük, yaşlı algısı oluşturduğu söylenebilir. Aslan’ı dikkatli bir şekilde izlerseniz; bilimsel çalışma yapmaya kalktığınızda karmaşık semboller, tehdit içerikli uyarılar filan göremezsiniz. Bilimsel uğraş basit ve kolaydır. Üstelik bilimsel araştırmaya kalkışan girişimcilerin çocuklar olması; “Bunu herkes yapabilir” düşüncesi yaratır.
Çizgi filmde çocuklar sık sık çevrelerinden ilham alır. Aslan’ın Çizgi Makinesi bölümünde sümüklü böceğin yerde bıraktığı izler çocuklara geliştirecekleri alet için fikir verir. Çocuklar gözlem yaparak çevrelerinden, tabiattan hareketle bilimsel uğraşları için modeller geliştirirler. Aslan çizgi filminde, bilimsel çalışmaların temel yöntemlerinden olan “gözlem” yapma önemli bir yer tutmaktadır.
Aslan ve arkadaşları gözlem ve tecrübelerden (dede) yararlanarak ihtiyaç duydukları makineyi yapmaya kalkışır. Aslan, diğer bölümlerde olduğu gibi, birkaç başarısız denemeden sonra hedefine ulaşır. Aslan’ın vermek istediği mesajlardan bir diğeri: “Bilimsel icatlar, çoğu zaman başarısız denemelerin ardından gelir” düşüncesidir.
Çocukları başarısız olduğunda mahcup olan anne ve babalar, bir daha duyalım mı şunu: “zaferler başarısız denemelerin sonunda gelir”! Çocuklarımızın hata yapmamasının değil, yaptığı hatalardan ders çıkartmasının başarı olduğunu sahi ne zaman öğreneceğiz?
Sonuç olarak; Aslan çizgi filminin, çocuk ile bilimsel çaba arasında doğru bir ilişki kurulması yönünde verdiği mesajlar bizlere ne söylemektedir: