Şemsiye adlı kitap okurlar tarafından tamamlanması beklenen hatta yazılması istenen bir kitap. Sakin ve loş bir odada yavaş enstrümantal bir müzik eşliğinde kitabı okurken ana kahraman köpeğin yerine kendini koyamayacak kimse yok.
Günümüz edebiyatı okurun sorumluluklarını arttırıyor. Bazen kurguyu çetrefilli hâle getirerek okurun dikkatini çekmeye çalışıyor. Bazen de okuru eserin bir parçası yapma uğraşıyla bunu deniyor. Okura sesleniyor, okurla iletişim kurmaya çalışıyor, onu ana karakterlerden biri hâline getirmek istiyor.
Okuru eserin içine dâhil etme yöntemlerinden biri de eserde bilinçli boşluklar bırakarak okurun müdahil olmasını sağlamak. Şemsiye adlı eserin okurlarından beklediği de bu; âdeta oynanan oyuna bütün okurların dâhil edilmek istenmesi. Şemsiye adlı eser bunu okurlardan talep ediyor. Dahası kitap başka türlü tamamlanacak gibi görünmüyor.
Edebî sanatlar okurun hayal dünyasına hitap ederken eksiltili bir anlatıma başvurur. İmge dediğimiz bu hayaller, mecaz dediğimiz benzetmeler eksiltili anlatımı bir kusur olmaktan çıkararak mesajın bütün çağrışım alanlarının zihnen kuşatılmasını sağlar.
Şemsiye, eksiltili anlatım konusunda biraz mübalağa yapıyor. Hikâyede yazılı bütün unsurları ortadan kaldırıyor. Sadece resme yer veriyor. Hikâye resimlerle anlatılıyor ve bitiyor. Resimler yazıya, bir açıklamaya yer bırakmıyor. Bütün fazlalıklar ayıklanırken yazı da yok ediliyor. Okur saf bir hikâye ile başbaşa bırakılıyor. Anlamın yazıdan ibaret olduğu algısını yıkıyor. Resim, yazının sorumluluğunu üstleniyor, ağır yükü yükleniyor.
Okur, hikâye ile başbaşa ama edilgen değil. İstese de değil. Zihin çevrilen her sayfada resimleri birleştiriyor, imgeleri, metaforları çözmeye çalışıyor. Onu yönlendiren levhalar, yazarın okura taktığı at gözlükleri yok. Zihin boş bırakılan satırları tamamlıyor, hikâyeyi oluşturuyor.
Şemsiye adlı eser, sevimli bir köpeğin bulduğu şemsiye ile gezegenimizde yaptığı yolculuğu konu ediniyor. Köpek tüylü ve sıcak, dost canlısı; bir kedi tarafından izleniyor. Bir ağacın dibine bırakılmış belki de unutulmuş kırmızı renkli şemsiye, köpeği bu masalsı yolcuğa sürükleyen bir uçan halı âdeta. Rüzgâr onu ve köpeği uçurup önce gökyüzüne çıkarıyor. Bulutların kimi tavşana, kimi köpeğe kimi bir deveye benziyor. Bulutları seyredip onların neye benzediğini tahmin etmek kitap içine yerleştirilmiş bir oyun gibi. Her sayfada mekân değişiyor, macera duyguları harekete geçiriyor, renkler tonlarıyla bu duygulara eşlik ediyor. Gökyüzünden önce Afrika’ya iniliyor. Yüksek tepeden dökülen sular, şelaleler, suda oynayan timsahlar, serinleyen suaygırları, kenarda bekleyen pelikanlar. Bir yanda zebralar, öbür yanda koşuşan antiloplar ve uzaktan onları mekânın sahibi gibi izleyen aslanlar. Yeşil, mavi ve bunları saran sarının tonları… Köpek aşağı inince etrafını timsahlar ve kobra yılanları sarıyor. Kendini koruyabileceği tek aleti elindeki şemsiye, onu silah gibi tutuyor. Neyse ki anne filin hortumu uzanıp onu bu çemberden çıkarıyor. Yavru fille bir tepeden köpeği şemsiyesiyle birlikte uzaklara üflüyorlar. Anne fil sükûnet ve güven, yavru fil masumiyet ve merak demek. Sayfayı çok istemeden de olsa çevirince köpeği bu sefer koca dalgaların içinde buluyoruz. Yeşil ve mavi ve turkuaz, uçan altın sarısı balıklar derin bir âleme çağırıyor. Dünya içinde bir suyla çevrili yeni bir dünyaya dalıyor köpek, şemsiyesinden ayrılmadan. Bu âlemden onu bir balina yağmur ormanlarına püskürtüyor. Oradan bir balıkçıl alıp kutuplara bırakıyor. Şemsiye her yerde işe yarıyor, burada bir kayak. Sert ve soğuk rüzgârlar esiyor, alıp onları uzaklaştırıyor buradan. Sakin bir gecede gökte ay ışığı ve yarasalar eşliğinde evine dönüyor. Yorgun bir beden dinlenmiş bir ruh ve dünyayı tanımanın verdiği bir gururla. Kedi için ilham verici, kedi için ve bütün okurlar için ilham verici bir yolculuk.
Sakin ve loş bir odada yavaş enstrümantal bir müzik eşliğinde kitabı okurken köpeğin yerine kendini koyamayacak kimse yok.
Kitap tam bir açık yapıt. Bir bitmeyen kitap. Okuyanın zihninde yeniden yazılıyor. Hem de başka başka… Çocuklar için hayal gücünü kanatlandıran eserlerden. Kitapta kötülüğe yer bırakılmamış. İyinin, güzelin suluboya resimlerle okurlara terapi gibi gelen bir hikâye…