Geçen yüzyılı “dumanı tütmekte olan bir kara tren” tasvirinin anlattığını düşünen aydınlara nazire yaparak dijital çağı ve günümüzü “bilgisayar oyunu oynayan bir çocuk” betimlemesinin yansıttığını söyleyebiliriz sanırım. Çocukların bütün dünyasının bu tasvirle sınırlı olduğunu söylemek haksızlık olabilir. Ancak çocuklarının bütün dünyasının bu resimle ilişkili olduğunu söylersek hata etmiş olmayız diye düşünüyorum.
Günümüz çocuklarının gerçek dünyada bir gurbetçi gibi davrandıkları, sanal dünyada yerleşik hayat sürdükleri söyleniyor. Gerçek dünya ile sanal gerçeklik arasında sıkışıp kalan çocuklar sürekli bir çatışma yaşıyorlar. Bunlardan biri de teknoloji kullanımı ile kitap okuma kültürü arasında…
Teknoloji kullanımı ile kitap okuma kültürü arasındaki çatışma, kavramlar arasındaki sınır sorunları yüzünden dinmiyor. Gözlemci sıfatındaki yetişkinlerin baskıcı, ilgisiz ya da tutarsız tutumları ise çocuğun bu çatışmadan olumsuz etkilenmesine yol açıyor. Daha yaygın ve iyi bir okuma kültürüne sahip olmak için, teknoloji kullanımı konusunda da doğru tutumların takınılması bir zorunluluk.
Teknolojiye atfettiğimiz değer, onu kullanma biçimimiz okuma kültürü bağlamındaki sorunlarla da ilişkili gözüküyor. Dijital dünyaya açılma konusunda yaygın bir rehberliğe ihtiyaç duyulmaya devam ediyor.
Bilgisayar, telefon ya da tablet başına geçen herkesin iletişim biçimleri etkilendi. Doğrudan, sıcak ve samimi ilişkiler yerini dolaylı, soğuk ve sığ iletilere bıraktı. İçinden kurutulmuş güllerle birlikte çıkan mektuplar göndermemiz eski bir fantezi artık, bunu kabullendik. Ancak emojilerin sıradanlığına teslim olmak zorunda mıyız? Gündelik hayatta hız ve hazza dayalı eylemlerin sayısı da oranı da arttı. Görsel algılama, fiziksel temas ve zihinsel uğraşın önüne geçti. Dünya hayal kuramayan, hayalleri olmayan bireyler olma yolunda ilerliyor.
Bu şartlar altında okuma kültürü bize ne sunuyor? Şüphesiz kaybettiğimiz şeyleri ve korumamız gereken değerleri. İnsan olmanın en önemli vasfı olan düşünmenin, düşünce üretmenin yolunu sunuyor. Okuma kültürünün basit bir vaadi var; kendini tanımak varlığı anlamak ve varoluş sebebini sorgulamak. Bu açıdan kitap okuma davranışı hiç de bir boş zaman uğraşı olarak değerlendirilebilir görünmüyor. Böyleyken bu tahfif edici, küçümseyici etiket, okuma eylemine acaba nasıl yapıştı kaldı!
Okuma kültürü, başta kitap olmak üzere, yazılı ürünle, yazarla, yayıncıyla, kütüphaneyle, sahafla, okur çevreleriyle ve en genel anlamda kültürel iklimle kurulan bir ilişkiler ağını içine alıyor. Çocuk açısından bu ağ ile okuma alışkanlığı kazanmak sosyolojik bir imkâna dönüşüyor. Zaman içinde başka dillerin, kültürlerin çevrimi ile büyüyen sosyal sermayeye kapı aralıyor. Okuma kültürü, farklı hayat tecrübeleri ile kurulan temas ufkun genişlemesi, zihnin açılması demek. Teknoloji kullanımı bireyselleşme ve sosyal çevrelerden uzaklaşmak şeklinde algılanırken burada sormak gerekiyor: Okuma kültürü içinde teknolojinin yeri nedir?
Okuma kültürü içinde teknolojinin yeri nedir?
Kitabı, dergiyi basılı yayını üretmeye ve dağıtmaya yetecek bir teknoloji ile bunu sınırlı tutmak isteyenler yok değil. Bu yaklaşım okuma eylemini tüketim kültürünün bir parçası yapmama konusunda bir duyarlılık geliştiriyor.
Bir başka görüş, geleceğe ilişkin bir perspektif sunarak, okuma kültürünün dijitalleşeceğini ileri sürerek buna göre teknolojinin kaçınılmaz olduğunu iddia ediyor. İlk tecrübeler bu görüşü doğrulamışa benzemiyor. Elektronik ürünlerin, basılı ürünlerin üretim ve tüketim konusunda tahtını sarsacağı söylense de ilk maç denildiği gibi sonuç vermedi.
Daha yaygın anlayış ise teknolojinin dayatması karşısında, onun imkânlarından yararlanmayı deneyebileceğimizi söylüyor. Kitap veya derginin üretilmesi aşamasında baskı teknolojilerinin geliştirilmesini, okura ulaştırılması aşamasında ulaşım teknolojilerinin kullanılmasını, yazar-okur buluşmasına katkı aşamasında iletişim teknolojilerinden yararlanılabileceğini savunuyor.
Teknolojiden yararlanma yolları ile çocuğun bir okuma kültürü edineceğini düşünmek bir kandırmacadan ibarettir. Ancak çocukların okuma kültürlerine katkı sağlayacak şekilde, teknoloji ile ilişki kurmaları görece kabul edilebilir. Bu, çocuğun dijital araçları, oyun konsolu mesabesinde görmesi yanılgısına da bir nebze olsun sınır getirebilir.
Okuma kültürü konusunda teknolojiden nasıl yararlanılabileceği sorununu, çocuklar söz konusu olunca bir kere daha düşünmemiz gerekiyor. Bu konuda ne kadar genel şeyler söylense de üretilen önerileri çocuğa göre uygulama sorumluluğunun ebeveynlerde olduğunu hatırlatmakta yarar var.
Okuma Kültürü Konusunda Teknolojiden Nasıl Yararlanılabilir?
1. Kitaba değerini veren tecrübeler edinilebilir: Kitabın basılı ve dijital üretim süreçlerinde kullanılan teknik, teknoloji ve bilimsel süreçlerin bilinmesi, çocuğun teknolojiyi doğru kullanmasına, kitaba olan saygısının artmasına katkı sağlayacaktır. Kitabın hazırlanması aşamasında hat/kaligrafi sanatı teknikleri, süsleme sanatları olan minyatür, kitap resimleme, çizim, grafik sanatı, ebru ve tezhip ile ciltleme, kopyalama, baskı işlemleri hakkında hem geleneksel hem güncel tecrübeler aktarılabilir.
2. Kitaba, kültüre ulaştıracak teknolojilerle tanışma: Dijital teknolojilerin iletişim hızına yaptıkları katkı düşünüldüğünde, çocuğu kitapla buluşturan bir mecra olarak internet mecralarının tanıtılmasına öncelik verilebilir. Kitap tanıtım, eleştiri ve satış siteleri, yazar sayfaları, edebiyat, tarih, eğitim siteleri, sosyal medya mecraları ve kütüphanelerin web yayınlarından yararlanma da bu bağlamda değerlendirilebilir. Çocuğa e-kitap, e-dergi uygulamaları tanıtılabilir; Word, PDF okuyucu gibi programların kullanımı konusunda bilgi verilebilir. Bu kısma doğal bir ihtiyaç hâline gelen yabancı dil öğrenimi için geliştirilen uygulamaları kullanmayı da eklemek yararlı olacaktır.
3. Çevresel teknolojileri tanıma: Okuma kültürü, yaşam tarzımızın, yetenek ve ilgilerimizin bir parçasıdır. Buna göre insan bilimsel, sanatsal ya da psikolojik yönelimleri ile okuma kültürünü şekillendirir. Örneğin ilgiye göre müzik yayın, sinema gösterim ve çalışma ve düşüncelerin paylaşılması için sunum teknolojilerini de tanımak yararlı olacaktır.
Teknolojik imkânlar, okuma kültürünü zenginleştirecek alanları bize hızlı, kolay ve sürdürülebilir şekilde açabilir. Bu alanların bir yetişkin refakatinde açılması çocuk için daha yararlı ve doğru bir tanışma sağlayacaktır. Dijital teknolojilerin kullanımında güvenlik tedbirleri, özellikle psiko-sosyal emniyetin sağlanması gerekmektedir.
Günümüzde teknolojiden yararlanma konusunda çocuklar, yetişkinlerden daha öndeymiş gibi görünüyor. Açıkçası birazcık önde olmalarını anlaşılabilir bulmalı ancak onları bu dünyada yalnız bırakmamalıyız.
Çocuklar, görerek öğrenirler. Çocuklar ilk adımlarını, ebeveyninin teknolojiyle ve kitapla kurduğu ilişkiye bakarak atacaktır. Okuma kültürü duvarların, ellerin kitaplarla süslendiği evlerde yeşerir, yeşerecektir. Unutmayalım ki Saint Exupery’nin dediği gibi; “İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev vermek değil, engin denizlerin özlemini aşılamaktır.”