Salgının çocuklarımız için bir travmaya dönüşmemesi için onlara konuyu nasıl anlatmamız gerektiğini birkaç başlıkla aktardık.
Dünyanın birçok yerinde görülen Covid-19 salgını ne yazık ki ülkemizde de görülmeye başlandı. Salgına karşı alınan önlemlerden biri de okulların tedbir amaçlı kapatılması oldu. Okullar kapatılmadan bir gün önce, öğrencilerimle ders işlerken hiçbirinin dersle ilgilenemediğini, hepsinin endişe içinde olduklarını gözlemledim. Biz yetişkinleri bile bu denli sarsan, korkutan salgın hastalık, öğrencilerimin bana şu soruları sormasına neden oldu:
-Hastalık bulaşırsa kesin ölür müyüz?
-Anne babalarımıza bulaşırsa biz ne yaparız?
-Bir daha okullar hiç açılmayacak mı?
Sosyal medyayı takip eden öğrencilerim, gördükleri doğru yanlış tüm haberlere inandıkları için oldukça korkmuş durumdaydılar. Bu yazımda salgının çocuklarımız için bir travmaya dönüşmemesi için onlara konuyu nasıl anlatmamız gerektiğini birkaç başlıkla aktaracağım.
Anne ve baba olarak önce siz sakin kalın
Çocuklar özellikle böyle olağanüstü durumlarda yetişkinlerin davranışlarını benimserler. Siz ne kadar soğukkanlı olursanız onlar da kendilerini o kadar güvende hissedecektir. Öncelikle hem kendinize hem çocuğunuza bu hastalıktan korunmanın mümkün olduğunu ve Sağlık Bakanlığı’nın kamuya duyurduğu 14 kuralı sık sık hatırlatın.
5 ile 8 yaş aralığındaki çocuklara gözle görünmeyen bir virüsün ne denli tehlikeli olabileceğinin anlatılması zor bir iş. Öncelikle virüsü fantastik bir kahramana dönüştürebilirsiniz. Virüsün ellerini yıkamayan, tedbirsiz şekilde öksüren ve kişisel temizliğine dikkat etmeyen kişileri görebildiğini anlatabilirsiniz. Virüsün, 14 kurala uyan, kendine ve çevresine dikkat eden insanlara gücünün yetmediği söylenebilir.
Sosyal medyanın güvenirliğini hatırlatın
Ortaokul ve lise kademelerinde eğitim gören çocuklarımızın karşı karşıya kaldığı tehlikelerden biri de sosyal medyadaki provokatif haberler, yorumlar… Böyle günlerde sosyal medyada yanlış haber yayan kişiler artıyor. Çocuklarımız panik içinde ise iyice endişeye kapılıyor. Sakin bir şekilde tepki veren çocuklarımız bile bu haberlerden sonra endişeye kapılıyor. Çocuklarımıza bu süreçte güvendiğiniz gazetelerin sayfalarını takip etmesini, her okuduklarına, izlediklerine inanmamaları gerektiğini söylemeliyiz. Hatta bahsi geçen kaynakların haberlerinin yalan olduğuna -şakayla karışık şekilde- çocuklarımızı ikna etmeliyiz.
Öte yandan sürecin psikolojik etkisini azaltmak amacıyla sürekli salgın hakkında haberler izlememeli, gündelik hayatımızı sürdürebilmeliyiz. Araştırmalar, böyle durumlarda dikkatimizi başka şeylere vermenin ruh sağlığı açısından faydalı olacağını söylüyor. Günde bir iki defa gelişmelerden haberdar olmak yeterli olacaktır. Bunun dışında günlerimizi sadece vaka sayılarıyla, teyit edilmemiş videolarla ve görüntülerle doldurursak salgından önce salgın korkusunun etkisi altına girmemiz kaçınılmaz olacaktır.
Tedbir almanın önemini yaparak ve yaşayarak hatırlatın
Çocuklar, deneyimlemediği şeyleri öğrenmekte zorlanırlar. Salgın karşısında da yeni öğrendiğimiz birçok kural, önlem ve davranış şekli var. Bu süreçte tedbirin önemini sık sık söylemekten ziyade çocuklarımıza göstermeliyiz. Örneğin elimizi yıkarken içimizden değil dışımızdan otuz saniye sayabiliriz. Çocuğumuzun dikkatini çekebiliriz. Yahut hapşırır gibi yapıp nereye doğru hapşırmanız gerektiğini çocuğunuza sorun. Bu şekilde yapılan bilgilendirmeler, çocuğunuz için hem hatırlatıcı hem de rahatlatıcı olacaktır.
Birlikte zaman geçirin
Yetkililerin de söylediği gibi, evde durmamız gereken bu süreçte çocuklarımızla vakit geçirmek, onları daha yakından tanımamızı sağlayacaktır. Evin içinde geçen uzun saatler, onun neyden hoşlandığını, neyden rahatsız olduğunu görmeniz için bir fırsattır. Çocuklarımız, aileleriyle geçen zaman içinde kendilerini güvende hissedecek ve salgının saldığı korkudan uzak kalacaktır.