Hızla genişleyen dijital dünya, büyük-küçük hepimize “kucak açıyor(!)”.
Başta sosyal platformlar olmak üzere, internetle yapılabileceklerin sınırsızlığı, hayatımızda yapabileceğimiz bazı aktiviteleri sınırlıyor.
Bilgisayar, tablet, cep telefonu ve oyun konsolu gibi araçlarla oynanabilen her türlü oyun dijital oyun olarak adlandırılıyor. Bu araçların çoğunda internete ihtiyaç duyuluyor.
Dijital oyunların eğitsel olanları da var, çocuklarımıza zarar vermekten çekinmeyen kurgulara sahip olanları da. Bu oyunların ortak yanı ise çocuğumuzun zamanını gereğinden fazla alması.
Dijital dünya çocuklarımızdan ne istiyor?
Eğlenmek tüm çocukların temel gereksinimidir. Hal böyle olunca eğlence ihtiyacını en kısa yoldan karşılamak isteyen çocuklar için internet, bir cennet konumunda. Çağımızın çocukları da bu “sanal lunapark”tan uzak kalamadılar ve hem sosyal medya hem de dijital oyunlara aşırı bağlandılar.
Dijital oyunlar çocuğumuza oturmasını, evden çıkmamasını, sosyalleşmemesini fısıldıyor. Yazımızda bu alanda sınırları zorlayan çocuklarımızın neler kaçırdığına değineceğiz.
1. Sosyalleşme
İnsanın sosyalleşme ihtiyacı kendini fark ettiği anda başlar. Bu andan itibaren, insan diğer insanlarla iletişim kurmak ister. İletişiminde ne kadar başarılı olursa, o kadar öz güvenli olur. Aksi durumda kişi kendini yalnız hisseder ve mutsuz olmaya başlar.
Sosyalleşebilmek için birtakım iletişim becerilerine ihtiyaç vardır. Bu beceriler gündelik hayatta örtük olarak kazanılır. Özellikle çocukluk dönemi, insanın sosyal bir varlık olabilmesinde kritiktir.
Çocuk okul bahçesinde veya sokakta arkadaşlarıyla oynadığı bir oyunda kazanmak, kaybetmek, yaralanmak, ağladıktan sonra susmak, özür dilemek gibi yaşama dair birçok kavramla tanışır. Markete gittiğinde para üstü almayı, soğuk bir kış günü yavru bir kediye acımayı da yalnızca hayatın içindeyken öğrenebilir. Dijital oyunun bunları kazandırmaya ne yazık ki gücü yetmez.
2. Hayal gücü
Albert Einstein: “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Çünkü bilgi sınırlıyken, hayal gücü tüm dünyayı kapsar.” diyor.
Hayal gücümüzün en fazla olduğu dönem çocukluk dönemidir. Çocukken bir kaleme baktığımızda füze görebiliriz. Bir kitabın kapaklarını uçak kanatlarına benzetebiliriz.
Dijital oyun ise bizim hayal bile edemeyeceğimiz şeyleri önümüze sunar: renkli balonlar, becerikli robotlar, çok hızlı giden arabalar, harika bir gökyüzü… Bu andan itibaren çocuğumuzun hayal etmeye gereksinimi kalmaz.
3. Problem çözme becerisi
İnsanın özgüveni ve kendine olan saygısı, problemlere çözüm ürettikçe artar. Günümüzde her şeyin hızla tüketilmesi, üretmeye de zaman bırakmıyor. Çocuklarımız da bu tüketim çılgınlığından nasibini alıyor. Dijital oyunla önüne sunulan oyunu oynuyor, ufak bir problemde oyunu kapatıyor veya daha kötüsü para ödeyerek o engeli aşabileceğini öğreniyor. Pratik hayatta da aynısını yapmaya çalışan çocuk, ne yazık ki çeşitli başarısızlıklar yaşıyor.
4. Kitap okuma zamanı
Kitaplar bizi hayal ettiğimiz her yere götüren süper kahramanlardır. Çocuklarımız kitaplar sayesinde birçok insanla tanışır, onlarla duygudaşlık kurar, onların sevincine ve üzüntüsüne ortak olur. Ayrıca okumak, dil becerisini ve kendini ifade etme yeteneğini geliştiren başat eylemdir.
Dijital oyunda ise çocuğumuz, kurgulanan dünyanın dışına çıkamaz. Dilinin zenginlikleriyle ve güzellikleriyle tanışamaz.
5. Fiziksel aktivite
Gelişimin bir kolu da psikomotor alandır. Psikomotor gelişim, fiziksel büyüme ve merkezi sinir sisteminin gelişimine paralel olarak organizmanın isteme bağlı hareketlilik kazanması olarak tanımlanır. Çocuğun yaptığı her hareket, dış dünyayla iletişim kurmasını sağlar. Bu iletişim sayesinde de çocuk girişken olur ve birbirinden farklı deneyimler yaşayabilir.
Dijital oyun, çocuğu belli bir uzama esir eder. Bilgisayarda, tablette, cep telefonunda oynanan oyun, çocuğun vücudunu kullanmasını, hareket etmesini engeller. Bu da çocuğumuzun vücut gelişimini olumsuz etkiler. Sürekli ekran başında geçen bir çocukluk, ileride obezite, şeker hastalığı, göz hastalıkları gibi olumsuz durumlara davetiye çıkarır.
6. Duygusal bağ ihtiyacı
Çocuğun en önemli ihtiyaçlarından biri de ailesiyle kurması gereken duygusal bağdır. Aile ile duygusal bağ kurmak, aile ile zaman geçirmeye bağlıdır. Ekran başında geçen uzun saatler, gün içinde yaşananların konuşulacağı sohbetleri engeller, beraber oynanacak bir oyunun önüne duvar örer. Aile ile iletişimi azalan çocuk, sevgi/iletişim ihtiyacını karşılayamaz. Bu da çocuğumuzun kendini yalnız ve huzursuz hissetmesine sebep olur.
Bu çağın çocuğu olmak
Yazımızda anlattıklarımız dijital çağı ve dijital oyun gerçeğini göz ardı etmiyor. Çocuklarımız bu çağda doğdular ve elbette bizim alışkanlıklarımızdan farklı alışkanlıklar edinecekler. Biz yetişkinlere düşen görev ise çocuğun temel ihtiyaçlarını ve gelişim evrelerini takip etmek ve onun zamanını yönetmesine yardımcı olmak. Unutmayalım ki mutlu çocuk, iletişim becerisi yüksek çocuktur. Çocuğumuzla geçireceğimiz her an, onu ekran başındaki zamanından daha mutlu edecektir.