Onlara ister yeni nesil, ister Z kuşağı, isterseniz de dijital yerliler diyelim; onlar diğer kuşaklardan oldukça farklılar. Bu farklılıkları en çok dijital dünya ile ilişkilerinde, özellikle de sosyal medyayı kullanma şekillerinde dikkat çekiyor. Onlarla sağlıklı bir iletişim kurabilmek için bu farklılıkları bilmek ve dikkate almak oldukça önemli.
Z kuşağı, ABD’li araştırma kuruluşu Pew Research Center’a göre, 1998 yılından sonra doğan bireyleri kapsıyor. Bu kuşağın sınırlarını belirlemek, onlardan önceki kuşaklar olan milenyalleri, baby boomerları veya sessiz kuşağı tanımlamak kadar kolay olmamıştır. Önceki kuşakları tanımlarken içinde bulunulan toplumsal ve siyasal olaylar ve deneyimler belirleyici olurken, Z kuşağında dijtalleşme önemli rol oynamaktadır.
Z kuşağı, dünyadaki tüm toplumlarda nüfus olarak en büyük yoğunluğa sahip. Bu durum, Z kuşağına ciddi bir tüketici rolü biçilmesine neden oluyor. Bu bağlamda, Z kuşağının ilgi alanları, sevdikleri ve sevmedikleri, sosyal medya alışkanlıkları yoğunlukla araştırılıyor. Çünkü onlar sosyal medya ve akıllı telefonların içinde yetişen ilk kuşak. Bu nedenle de Z kuşağının sosyal medya kullanımı, kendisinden önceki kuşaklara göre önemli farklılıklar gösteriyor:
Bir yandan bir dosya açıp onu düzenlerken aynı zamanda fotoğrafı Instagram’da paylaşan, bir yandan da telefonda konuşan bir jenerasyon söz konusu. Hızla yarıştığımız şu dönemde, zaten dijitalleşmiş bir dünyaya gelen Z kuşağı için bunların hepsi günlük rutinin bir parçası. Sonradan öğrenmiş oldukları bir süreç değil. Dolayısıyla, Z kuşağı bilgiyi anında elde ediyor ve aynı hızla ilgisini kaybedebiliyor.
LivePerson’un anketine göre Z kuşağının %75’i mesajlaşmayı tercih ediyor. Bu örnek de aslında Z kuşağının çevrim içi hayatı, çevrim dışı hayata tercih ettiğine dikkat çekiyor.
Çok küçük yaştan itibaren sosyal medya ile haşır neşir olan Z kuşağı, fiziksel ortamda buluşmalar düzenlemek yerine bunu çevrim içi dünyada yapmayı tercih ediyor. Bunu hem zaman hem de uygulanabilirlik açısından daha olumlu ve avantajlı buluyorlar.
Bu samimiyete aynı zamanda kendi üretmiş oldukları sosyal medya gönderilerinde de dikkat ediyorlar. Örneğin, çekmiş oldukları herhangi bir manzara fotoğrafının açıklaması için zekice ve otantik bir metin yazabiliyorlar. Sosyal medya platformlarını kullanım amacına göre ayrıştırıyorlar. Instagram’da görsellerle kendi dünyalarını, Snapchat’te ise arkadaşlarıyla gerçek hayattaki anlarını paylaşıyorlar. Twitter’dan haberleri alıyor ve Facebook’ta da bilgi topluyorlar.
Bir içeriğe veya mesaja odaklanma süresi oldukça az olduğu için iletişim kurarken az ve öz kelime kullanıyor, yine bu çizgideki içerikleri tüketmek istiyorlar.
Televizyon, bilgisayar, telefon gibi birden fazla ekrana aynı anda bakıyor ve çoğunlukla görsel ya da video kullanarak iletişim kuruyorlar. Bu da onlarda çoklu görev yeteneklerinin gelişmesine yol açıyor.
Tüm bu alışkanlıkları ve farklılıkları bilmek ve onlarla iletişim kurarken bunları dikkate almak , Z kuşağı ile etkili bir iletişim kurmak için büyük önem taşıyor.