Ergenlik, hayatın kafa karıştırıcı ve şaşırtıcı bir dönemidir. Genel olarak 12-24 yaşları arasında yaşanır. Farklı kültürlerde hem ergenler hem de onları destekleyen yetişkinler için büyük zorluklar dönemi olarak kabul edilir.
Zihinsel becerileri artar, ancak duygu ve ilişki yönetiminde zorluklar yaşar
Ergenlik döneminde hormonlarda artış meydana gelir, ancak bu dönemde yaşananların nedeni hormonlar değil, beyindeki gelişimin getirdiği bazı değişimlerdir. Ergenliğin başlarında beynin duyguları düzenleme, karar verme, oto kontrol ve odaklanma becerilerinden sorumlu olan bölümü hızlı bir gelişim gösterir. Bu gelişimle birlikte birçok ergen, çocukluk dönemine göre zihinsel becerilerde daha iyi performans göstermeye başlar, fakat söz konusu duygular ve ilişkiler olduğunda bu becerileri o kadar da iyi işlemez. Bu hızlı büyüme ve değişim ergenin duygularını, davranışlarını kontrol etmesini zorlaştırır.
Sınırları test etmek, yeni yollar keşfetmek ister
Ergenler sınırları test etmeye, yeni şeyler denemeye, risk almaya hazırdır. Daha önce deneyimlemedikleri her yeni şey onlar için caziptir. Yeni şeyler denerken ödüllendirilmek, yaşıtlarıyla farklı şekillerde ilişki kurmak ve bir şeyler yaparken mevcut yöntemleri kullanmak yerine dünyada var olduklarını göstermek üzere yeni yollar keşfetmek isterler.
Duyguları yoğunlaşır, duygusal istikrarsızlıkları artar
Ergenlik döneminin en belirgin özelliklerinden biri yoğun duygusal tepkilerdir. Bu dönemde duyguların yoğunluğunda artış meydana gelir ve duygusal istikrarsızlık net bir şekilde görülür. Otoriteye karşı gelme, söz dinlememe, eleştirilmeye karşı hassaslık, beğenmeme ve eleştirme ergenlik döneminin tipik tepkileridir. Bu dönemde çocukluktaki güven hissinin yerini soyut dünyanın büyüklüğü ve belirsizliğinin getirdiği zorluklar alır. Bazı ergenler bu yeni duruma uyum sağlamakta zorlanır. Bu da derin bir boşluk duygusuna, anlamsızlık ve depresif bir ruh haline yol açar. Ergen yalnızlık, izolasyon ve bir yere ait olmama hisleri yaşar. Genç bir insan olarak kendi varlığını ortaya koyma, bir birey olarak var olma, kendini ispat etme, yeterliliğini gösterme çabası içindedir. Bir yandan bağımsızlığını hissetmeye çalışırken bir yandan da yalnız kalmaktan, hata yapmaktan korkar, anne-babasının rehberliğine ihtiyaç duyar. Bu durum bir yandan öfke ve çaresizlik duygularını pekiştirirken, diğer yandan olgunlaşmasına yönelik itici bir güç oluşturarak güçlenmesine katkı sağlar.
Risk alır, kendisini keşfeder ve bireyselleşmeye çalışır
Ergenler risk almaya yatkındırlar. Bu onların bireyselleşme ve kendilerini keşfetme sürecinde bir bakıma faydalı bir özelliktir. Risk almaya eğilimli olmaları, onların neden sonuç ilişkisi kuramadıkları anlamına gelmez. Tam tersi, gelişen zihinsel becerileri sayesinde davranışlarının sonuçlarını tahmin edebilirler. Ancak bu dönemde sosyal çevre tarafından kabul görme arzusu çok belirgindir. Akranlar ile olan ortak ilgi alanları, değerler ve duygusal paylaşım önem kazanır. Bir gruba ait olma, beğenilme ve ilgi görme ihtiyacı oldukça fazladır. Ergenler, arkadaş grupları sayesinde yetişkin hayatı için gerekli olan çatışma ile baş etme, problem çözme, empati kurma, yardımlaşma ve destek olma gibi becerilerini geliştirirler. Bu dönemde arkadaşlar, anne-baba ya da diğer yetişkinlerle yaşanan çatışmalarda destek alınan önemli bir güçtür. Ancak ergen bireyselleşme yolunda arkadaş grubunun baskısı ya da etkisi altında kalabilir. Ergen, eğer arkadaş baskısına karşı gelebilecek sosyal ve duygusal becerilerden yoksunsa ve sosyal çevresi tarafından yoğun bir kabul görme ihtiyacı içindeyse riski göze alır. Tehlikeyi akranları tarafından dışlanmaya veya rahatsız edilmeye tercih eder.
Cinsel kimliği şekillenir
Cinsel kimlik arayışının getirisi olarak, romantik ilişkiler de ergen için stres kaynağıdır. Beğenilmeme, terk edilme, cinsel deneyim yaşama arzusu ve ebeveynlerin cinsellikle ilgili baskıları bu sürecin sancılı geçmesine sebep olabilir. Ergen karşı cinsle yakınlaşma, kimlik gelişimi ve öz saygı kazanma çabası ile beden algısı üzerine yoğunlaşarak boyunu, kilosunu, sivilcesini sorun edebilir.
Yetişkinlikte sergileyeceği duygusal tutum ve tavırları yapılanır
Ergenlik bir çılgınlık ya da toy olma dönemi değildir. Duygusal yoğunluğun, sosyal ilişkilerin ve yaratıcılığın arttığı bir dönemidir. Bu bağlamda, ergenlik süreciyle birlikte yaşanan pek çok değişim, ergen için kafa karıştırıcı ve korkutucu olabilirken, ergenin davranışları da anne-baba için şaşırtıcı ve anlamsız olabilir. Anne-baba bir taraftan karşısında kocaman bir birey görürken, onun sergilediği çocukça davranışları ve tepkileri anlamakta güçlük çekebilir.
Nasıl ki bebeklik ve çocukluk dönemi ergenlik dönemini etkiliyorsa, ergenlik dönemi de yetişkinlik dönemini etkileyecektir. Yetişkinlikte yaşanacak hayal kırıklıklarını göğüsleyebilmek, öfke, üzüntü, ümitsizlik, kaygı gibi duygularla baş edebilmek ergenlikte kazanılan duygusal gelişim becerilerine bağlıdır. Bu sebeple ergenlerin kendisine güven verecek, yaşadığı duygusal iniş çıkışların geçici olduğunu anlatacak, eleştirmeden ve yargılamadan kendilerini ifade etmelerine fırsat verecek ebeveynlere ihtiyaçları vardır.
Güvenilmeye, ciddiye alınmaya ve önemsenmeye ihtiyaç duyar
Ergenin beklentisi anlaşılmak, güvenilmek, ciddiye alınmak, önemsenmek ve takdir edilmektir. Ebeveynlerin ergenin ihtiyaçlarının farkında olmaları, ona destek vermeleri ve potansiyeline olan inançlarını belli etmeleri, ergenin kendisini güvende hissetmesini sağlayacak, olası çatışmaları azaltacak ve bu süreci mümkün olduğunca sağlıklı bir biçimde tecrübe etmesine yardımcı olacaktır.