Hepimizin olduğu gibi çocukların da yaşlarına göre değişim gösteren biyolojik saatleri vardır. Gelişim süreçlerinde çocukların biyolojik saatleri doğrultusunda ihtiyaçlarını karşılamak ebeveynlerin görevidir. İnsan yavrusunun yeryüzündeki bakıma en uzun süre muhtaç olan canlı olduğunu göz önünde bulundurursak bu bakımı istikrarlı şekilde sağlamak kolay değildir.
İnsan bedeni, birçok farklı mekanizmanın uyum içinde çalıştığı karmaşık bir makinedir. Bu makinenin çalışabilmesi için doğru kaynaklarla beslenip ihtiyaçlarını gidermesi ve birbirine bağlı çarkların çalışmasını sürdürebilmesi gerekir. Ne zaman ve ne kadar uyuyacağımızı, ne sıklıkla yiyeceğimizi, büyüme hormonunun ne zaman salgılandığını, enerjimizin hangi saatte en yüksek olduğunu belirleyen doğal bir zamanlayıcı olarak işlevimizi sürdürmemizi sağlar biyolojik saatimiz.
Hepimizin olduğu gibi çocukların da yaşlarına göre değişim gösteren biyolojik saatleri vardır. Gelişim süreçlerinde çocukların biyolojik saatleri doğrultusunda ihtiyaçlarını karşılamak ebeveynlerin görevidir. İnsan yavrusunun yeryüzündeki bakıma en uzun süre muhtaç olan canlı olduğunu göz önünde bulundurursak bu bakımı istikrarlı şekilde sağlamak kolay değildir. Yüz yıl önce biyolojik saatimiz tamamen doğayla uyum içinde çalışırken, elektriğin icadı ve yaygınlaşmasıyla günbatımından sonra da hayatın devam edebilmesiyle birlikte günümüzü 24 saat olarak yaşamaya başladık. Yetişkinlerin günü yaşama biçimi olarak alıştıkları bir düzen varken hayatlarına çocuğun girmesiyle birçok konuda yeni düzenlemeler yapmak zorunda kalmalarının nedeni budur.
Örneğin işten eve geç gelen bir babanın çocuklarıyla birlikte yeme ve onlarla vakit geçirme ihtiyacı nedeniyle ya da çocuğun beslenme saatlerinde evin dışında programı olan bir annenin çocuğun biyolojik saatine göre hareket etmeleri zorlaşır. Her ailenin ihtiyaçları doğrultusunda planlamaları farklılık gösterse de çocukların ihtiyaçları aslında çok nettir.
UYKU DÜZENİ:
Yaşlara göre değişim göstermek kaydıyla çocuğun en büyük ihtiyaçlarından biri uykudur. Melatonin hormonu gece saatlerinde salgılanır ve karanlığı sever. Beden ritmini korur, depresyonu ve obeziteyi önler, öğrenmeyi kolaylaştırır. Çocuğun çok küçük yaştan itibaren geceleri karanlıkta uyuması ve ilerleyen zamanlarda da yaşının gerektirdiği saatte uykuya geçmesinin sağlanması gerekir. Uykuya geçiş öncesi hareketli etkinliklerden uzak durmak, banyo yapmak, ortamın sessizleştirilmesi, özel korkuları olan çocuklar dışında yatak odasında ışığın tamamen kapalı olması uyuma sürecini kolaylaştıracaktır. Evdeki tüm bireyler için günün bittiği hissinin yaratılması çocuğun uyuyarak sanki bir şey kaçıracağı duygusunu azaltır.
YEME DÜZENİ:
Yeme saatleri ve öğün düzenlemeleri de en az uyku kadar çocuğun gelişimini etkileyen bir sistemdir. Ağlayan bir bebeğin aç olduğunu tahmin etmek kolaydır ancak daha büyük çocuklarda bu ihtiyacı belli bir sinyal olmaksızın ebeveynlerin karşılaması gerekmektedir. Düzenli bir beslenme sistemi için günde 2-3 bardak süt ve süt ürünleri, ortalama 100 gr kadar dönüşümlü olarak kırmızı, beyaz et ve balık, mevsimine uygun sebze ve meyve ile haftada 2-3 kere kuru baklagiller menünüzü oluşturabilirsiniz. Çocuğun ne sıklıkla acıktığını en iyi ebeveynleri bilecektir ama 4 saatlik zaman dilimleri şeklinde öğünleri düzenleyebilir, öğle yemeği ile akşam yemeği arasına çiğ sebze-meyveden oluşan bir öğün ekleyebilirsiniz. Dışarıda, misafirlikte, tatilde olduğunuz zamanlarda yanınızda sağlıklı atıştırmalıklar bulundurarak biyolojik saate mümkün olduğunca uygun şekilde çocukların beslenmeleri devam etmeli, saatler biraz kaysa da bisküvi gibi paket gıdalarla atıştırmaları engellenmelidir.
SEVİLME – SAYGI DUYULMA İHTİYACI:
Somut olarak göremediğimiz için bu ihtiyacın fark edilmesi de giderilmesi de bir o kadar zordur. Günlük rutin içinde değil de genel bir ihtiyaç olması nedeniyle belki de bu madde en çok zaman ayrılması ama yine en çok gözden kaçabilen maddedir. Yeterince ilgi ve sevgi alamayan çocuklar sosyal duygusal gelişim basamaklarını yanlış şekilde tırmanabilirler. Sarılmak, öpmek gibi fiziksel davranışların dışında yaptığı şeylerle ilgilenmek, oyunlarına katılmak, onu dinlemek, günde en az yarım saati hiç bölmeden onunla geçirmek çok değerlidir. Tabi kriz anları da olacaktır. İstediği olmadığında ağlamalar, odanın toplanmaması, toplum içinde uygun davranışları göstermemesi gibi durumlarda olayı yaramazlık, haylazlık, tembellik gibi şahsa yönelik sıfatlarla özetlemek yerine bu davranışın neden yanlış olduğunu anlatabilirsiniz. Ondan tam olarak ne beklediğinizi söyleyebilir ve yaptığı şeyden hoşlanmadığınızı, bunun ona olan sevginizle bağlantılı olmadığını açıklayabilirsiniz.
Peki her şeyi bir güne nasıl sığdıracağız? İşte zaman yönetimi burada devreye girer.
Bilmeden de olsa çocuğun sağlığını, fiziksel, sosyal, ruhsal olarak gelişimini engelleyecek davranışlarda bulunmak çocuk istismarı tanımının içindedir. Burada ebeveynlerin niyeti maalesef çok da önemli değildir. Önemli olan çocuğun sağlıklı büyümesi ve gelişimidir. Bunu doğal bir süreç olarak kabul edip kendinizle ya da çocuğunuzla ilgili gerçekçi olmayan beklentilere girmemenin yolu planlamadan geçer. Sahip olduğunuz zamanı önem derecesiyle orantılı olarak güne yaymak sizin elinizde. Siz gerekli önlemleri alın ve düzenlemeleri yapın, bırakın gerisini biyolojik saat halletsin.