Su kaynaklarının tükenmek üzere olduğu gelecek bir çağda, birbirini tanımayan beş çocuğun dünyayı su kıtlığından kurtarmak üzere yaşadıkları macerayı anlatan umut içeren bir hikâye.
Künye
‘Susuz Çağın Çocukları’nda; su kaynaklarının tükenmek üzere olduğu 26. yüzyılda, birbirini tanımayan ve farklı bölgelerde yaşayan beş çocuk macera dolu bir yolculuğa çıkarak dünyayı su krizi ve kuraklıktan kurtarıyor.
İklim değişikliğine bağlı olarak kaynaklar azalmış, susuzluk artmış, kalan su kaynaklarına göre dünya Ainos, Petra, Pergamon, Zeugma ve Patara isminde beş bölgeye bölünmüştür. Her bölgenin etrafına aşılmaz dev duvarlar örülmüş, sebep ne olursa olsun bölgeler arasında geçiş yapmak ve iletişim kurmak yasaklanmıştır. Her bölge kendi geçiminden sorumludur ve sahip olduğu sınırlı kaynakla yetinmek zorundadır.
Bu şekilde birbirinden ayrılan Susuz Çağ Medeniyetleri’nin kaderi bir gün beyaz bir çiçekle tekrar birleşir. Bu beş bölgede birbirinden habersiz yaşayan Meriç, Fırat, Göksu, Aras ve Dicle ismindeki beş çocuk, kendi yaşadıkları bölgede ormanda gezerken o güne dek eşi benzeri olmayan beyaz bir çiçekle karşılaşırlar. Kuraklığa rağmen böyle bir çiçeğin nasıl yetiştiğini merak edip araştırırken bölgelerindeki devasa duvarın diğer tarafına geçmeyi başarıp, Arkadia adındaki bilinmeyen bölgeye geçerler. Geçtikçe de birbirlerinden ve yaşadıkları farklı bölgelerden haberdar olurlar. Arkadia’da her yer bu gizemli beyaz çiçekle kaplıdır. Üstelik bolca su ve yeşillik de vardır.
Çocuklar bir araya gelip, Arkadia’yı neden kimsenin bilmediğini bulmak ve oradaki suyu bölgelerine ulaştırmak için zorlu bir yolculuğa çıkarlar. Bu yolculuk sırasında da; geçmişte bölgeler birbirinden ayrılırken bilginlerin son canlı su kaynağı olan Arkadia’yı insanlardan korumak için gizli tutma kararı aldıklarını öğrenirler. Çünkü insanlar suyun değerini bilmemiş ve doğaya zarar vermişlerdir. Bilginler; isimlerini Arkadia’nın beş kolu olan nehirlerden alan Meriç, Fırat, Göksu, Aras ve Dicle isimli beş çocuğu, kaynakların kıymetini bildikleri için dünyanın kurtarıcıları olarak seçmişlerdir. Onları dünyanın geleceği için umut olarak görmüş ve Dünya’daki su tükenmek üzereyken, beyaz çiçekleri işaret olarak gönderip Arkadia’yı onlara görünür kılmışlardır.
Çocuklar, birlikte hareket ederek tehlikeli bir yolculuğun ardından Arkadia’daki suyu kendi bölgelerine ulaştırmayı başarırlar. Suyun gelmesiyle her şey değişir, toprak ve doğa yeniden canlanır. İnsanlar, tüm umutlarını yitirmişken suya yeniden kavuşurlar. Umutsuzluk ve savaş sona erer. Çocuklar, insanlara suyun ve doğanın değerini anlatan ve bundan sonrası için yapmaları gerekenleri açıklayan etkileyici bir mektup yazıp bütün bölgelere yayılmasını sağlarlar. Bu sayede insanlar yaptıkları hataları anlarlar; herkes doğayı korumak için söz verir, o günden sonra tek bir ağaç kesilmez, toprak kirletilmez, sular boşa akıtılmaz. Böylece Susuz Çağ Medeniyetleri yerini Doğa Çağı Medeniyetleri’ne bırakır.
Çocuklarda doğaya ve su kaynaklarını bilinçli kullanmaya yönelik farkındalık oluşturmayı amaçlayan fantastik bir kitap. Seçilmiş beş çocuk, bir gizemi aydınlatmaya çalışırken kuraklık, küresel ısınma, iklim değişikliği ve su krizi gibi sorunlara da çözüm üretirler. Bu öyküyle; bilinçli olunduğu ve birlikte hareket edildiği takdirde tüm bu sorunların aşılabileceği yönünde umut verici mesajlar sunuluyor.
Didaktik olabilecek bir konu, çocukların ilgisini çekebilecek bir kurgu ile, akıcı ve merak uyandırıcı şekilde aktarılmış. Ancak bazı diyaloglar, maceranın temposunu yer yer düşürüyor. Örneğin Zeugma’da yaşayan bitki meraklısı Fırat, ailesinden habersiz duvarın arkasına geçip ayağını burkunca gece eve dönemeyeceği için ailesinin endişeleneceğini düşünerek kendisini suçlu hissediyor. O an üzüntüsünü hem bir yetişkin olgunluğunda hem de maceranın temposunu düşürecek şekilde uzun uzun ifade ediyor. Buna karşılık, öyküde gizemin çözüldüğü ve suyun yeniden beş bölgeye ulaşarak insanların farkındalık kazandığının anlatıldığı bölümlerde ise hikâye pek çok olay atlanarak çok hızlı şekilde aktarılıyor. Bu durum kitabı okuyan çocukların zaman zaman sıkılmalarına zaman zaman da detayları kavrayamamalarına neden olabilir. Ayrıca gelecek çağda geçen ve doğanın canlılara hayat veren özelliğine vurgu yapan kitap, az sayıda siyah beyaz resimle görselleştirilmiş. Bu, çocukların öykünün geçtiği dönemi zihinlerinde canlandırmalarına yardım edecek ya da onları hayal etmeye yönlendirecek düzeyde değil.
Kurgusunda ve tasarımında bu tarz eksikler olsa da ‘Susuz Çağın Çocukları’; çocuklara, suyu ve diğer doğal kaynakları bilinçli kullanmanın önemini anlatan, bu konuda bilinçlenmelerine katkıda bulunabilecek bir kitap.
Çocuğunuzla birlikte kitabı okuyabilir, su sorununa ve iklim krizine yönelik alınabilecek önlemler hakkında sohbet edebilir, bu konuda bireysel olarak neler yapabileceğiniz hakkında fikir yürütebilirsiniz.
Çocuğunuza, kitaptaki çocuk kahramanlar Meriç, Fırat, Göksu, Aras ve Dicle'nin gerçekte birer nehir olduklarını anlatıp, birlikte harita üzerinde hangi ülkelerden geçtiklerine bakabilirsiniz. Yazarın neden bu isimlerden esinlenerek bu öyküyü oluşturmuş olabileceği üzerine beyin fırtınası yapabilirsiniz.
İklim değişikliği, doğa, çevre ve su konularında bilinçlenmesine yardımcı olabilecek belgeseller izleyebilir, iklim değişikliği ve su krizine dikkat çekebilecek posterler tasarlayabilirsiniz. Çocuğunuz yaptığınız posterleri arkadaşlarına gösterebilir ve onlara yaptığı araştırmalardan öğrendiklerini anlatabilir, birlikte alabilecekleri önlemler üzerine konuşabilirler.