Chester çiftinin hayallerindeki çiftliği kurarak onu hayal edemedikleri kadar büyük bir çeşitliliğe ulaştırma serüvenlerine ve doğadaki her canlının bir diğerine bağlı bir yaşam sürdürdüğüne tanıklık edebileceğiniz; azim, çaba, cesaret ve sevgi gibi temalara vurgu yapan etkileyici bir belgesel.
Künye
En Büyük Küçük Çiftlik; Emmy ödüllü bir belgeselci ve film yapımcısı olan John Chester ile bir aşçı ve yemek blogu yazarı olan Molly Chester’ın şehir yaşantılarından ayrılıp hayallerini gerçekleştirmek üzere kendilerine bir çiftlik hayatı kurmalarını konu alan, iki bölümlük bir belgesel.
Belgeselin 2019 yılında yayınlanan ilk bölümünde; Molly ve John’un çiftliği inşa etme süreçleri ve çiftliklerinde geçirdikleri 7 yıl içinde yaşadıkları anlatılırken, 2022 yılında yayınlanan ikinci bölümünde çiftlikteki son gelişmeler ile John ve Molly’nin ne kadar yol kat ettikleri aktarılıyor.
Los Angeles’ta yaşayan John ve Molly, evlenir ve bir köpek sahiplenirler. Ancak, Todd adını verdikleri köpekleri çok havladığı için komşularıyla problem yaşar ve her yolu deneseler de bu soruna bir çözüm üretemezler. Ancak, Todd’a evlerinin onun için son yuva, yani son durak olacağına söz verdikleri için barınağa iade etmek istemezler. Bu krizi bir fırsata çevirerek, hep hayalini kurdukları “doğayla uyumlu çiftlik” projelerini hayata geçirmeye karar verirler. Ancak hiç birikimleri olmadığı için kendilerine uzun süre bir yatırımcı ararlar. Sonunda hayallerine inanan insanları bulmayı başarır ve bir arazi satın alırlar. Onlara dünyaca üne sahip geleneksel tarım ve biyodinamik çiftlik uzmanı Alan York da yardım eder.
Cansız ve kurak toprakları için önce kuyu suyu elde eder, ardından solucanların dışkılarını topladıkları bir tesis kurarak topraklarını beslerler. Doğanın kendisini çeşitlilikle dengelediği bilinciyle doğal ekosistem işleyişini taklit ederek en yüksek biyoçeşitliliği oluşturmaya çalışırlar. Bunun için çok sayıda ağaç diker, örtücü bitkiler eker, tavuk kümesleri yapar; ördek, çoban köpeği, boğa, koyun, domuz, gibi birçok hayvan alırlar.
Çiftliklerini büyütüp geliştirirken kimi zaman zorluklarla da karşılaşırlar. Sığırcık kuşları meyvelere saldırır, salyangozlar ağaçları sarar, sincaplar ağaçlara zarar verir, ördekler göleti kirletir ve çakallar tavukları yer. Çiftliğin gelişmesinde en büyük payı olan dostları Alan York ise kansere yakalanır ve bir süre sonra yaşamını kaybeder. Bu üzücü olaylar ve zorluklarla tek başına baş etmek zorunda kalan John ve Molly, Alan York’un söylediği gibi doğanın kendi içinde barındırdığı uyuma güvenir ve bundan da kazançlı çıkarlar: Atmacalar meyvelere saldıran sığırcıkları kaçırır, çoban köpekleri tavukları korur, çakallar da ağaçlara zarar veren sincapların peşine düşer. Salyangoz sorunu ise ördeklerin salyangozları yemesiyle çözüme kavuşur. Üstelik ördeklerin yedikleri salyangozlar nitrojen bakımından zengin ördek gübresine dönüşür ve bitkilere verim sağlar. Kuraklık, yangın ve vahşi yaşamın getirdiği diğer zorluklarla da mücadele ederek çiftliklerini geliştirmeye ve doğayla uyum içinde bir yaşam sürmeye devam ederler. Yedi senenin sonunda, doğadaki canlıların da onlara katıldığı, hayal ettiklerinden bile daha iyi bir çiftlik kurduklarını görürler. Çiftlikte yetişen ürünleri satarak para kazanır, çiftliklerine geziler düzenleyerek insanların bu sistemle tanışmasına aracılık ederler.
Belgeselin ikinci bölümünde ise, çiftliği inşa etmelerinin onuncu yılındadırlar ve geçmişte yaşananlar hatırlatılarak aradan geçen 3 sene içinde neler değiştiği anlatılır. Yaşlandığı için kaybettikleri köpekleri Todd’dan sonra aralarına köpek Blue katılır. O da çiftlik hayatına hızla uyum sağlar. John ve Molly'nin, belgeselin ilk bölümünde doğduğuna şahitlik ettiğimiz oğulları Beauden büyüyerek onlara hayvan ve bitkilerin bakımı konusunda yardım eder.
John ve Molly pek çok sistemi oturtmayı başarsalar da bir konuda çok zorlanırlar: yaşlanan hayvanlara ne olacağına karar vermek. Çiftliğin sürdürülebilir olmasının en önemli kuralı olan “her canlının çiftliğe katkı sağlaması gerektiği” gerçeğinden hareketle duygusal bağlarının olduğu hayvanlarla vedalaşmak ve istemeseler de yeri geldiğinde onları uyutulmak üzere çiftlikten göndermek zorunda kalırlar.
Kendi içinde mükemmel uyuma sahip bir çiftlik kurma hayaliyle yola çıkan Chester çifti, tüm bu yaşadıkları sonucunda mükemmellik fikrinin çok gerçekçi olmadığının, her zaman sorun çıkabileceğinin, böyle zamanlarda bir adım geriye çıkarak durumla ilgili bir değerlendirme yapmanın ve doğaya saygıyla, nezaketle yaklaşmanın hep bir çözüm getirdiğinin, tıpkı gezegenimizdeki ekosistemin işleyiş biçimi gibi çiftliklerinin de sonsuz olasılıklarla yaşamaya devam edeceğinin farkına varırlar.
En Büyük Küçük Çiftlik belgeseli; birçok ödüle aday olarak gösterilir ve Toronto Uluslararası Film Festivali’nde Halkın Seçimi: Belgesel Ödülü ile Boulder Film Festivali’nde en iyi belgesel ödülünü alır.
Belgeselde temel olarak Chester çiftinin çiftlik yaşamından kesitler sunularak, doğanın kendi içinde barındırdığı uyuma ve ekosistemdeki her bir parçanın birbirine bağlı olduğuna vurgu yapılıyor. İki bölümlük belgeselde, toprağın ve doğal yaşamın, kendi doğal koşullarında gelişmesine izin verilmesinin, doğanın sürdürülebilirliği açısından ne kadar önemli olduğuna dair etkileyici mesajlar veriliyor.
Çevreye yönelik farkındalık ve duyarlılık oluşturmayı hedefleyen belgesel; doğayla uyum içinde olmak, başarısızlıktan ders çıkarmak, hayal kırıklıklarının ve aksiliklerin üstesinden gelerek pes etmemek, azim ve çaba göstermek gibi konularda motive eden mesajlar veriyor. Belgeselde, tüm zorlukların ve sıkıntıların hep bir çözüme dönüştürülmesi, John ve Molly’nin yaptıkları işten keyif alarak eğlenmeleri ve özellikle hayallerin paylaşıldığı sahnelerin renkli çizimlerle anlatılması çocukların ilgisini çekebilecek bir atmosfer sunuyor.
Belgeseli izleyen çocuklar çiftçilik yaşamına, toprağın hayatımızdaki önemine, yediklerimizin kalitesinin beslendiği topraktan kaynaklandığına ve verimli kılmak için toprağı mikroorganizmalarla zenginleştirmek gerektiğine dair bilgiler edinebilirler. Öte yandan, doğanın kendi içinde muhteşem bir uyumunun olduğunu ve ekosistemle ilgili herhangi bir sorunun çözümünün de yine doğada olduğunu öğrenebilirler. Eko sistemi kontrol etmeye çalışmak yerine var olan düzene uyum sağlandığında nelerin başarılabileceğini görebilirler. Yanı sıra, hayallerinin peşinden gitmek ve onları gerçekleştirebilmek için önce kendine inanmanın sonra da çabalamanın ne kadar önemli olduğunu kavrayabilirler. Belgeselin ilk bölümünde John ve Molly, hayallerinin geçekleşme ihtimalini imkânsız gören arkadaşlarına azim ve mücadeleyle bu hayalin gerçekleşebileceğini ispatlıyorlar. Çocuklar, hayallerini gerçekleştirme yolunda harekete geçmek ve karşılaşabilecekleri sorunlarla pes etmeden savaşmak için John ve Molly’nin cesaretinden ilham alabilirler. Sorunlara, bir adım geri çekilip dışardan bakmanın ve olanları gözlemleyerek yaratıcılığı devreye sokmanın, yaşanılan sorunları çözmek için ne kadar faydalı bir yöntem olduğunu görebilirler.
Belgeselde çocuklar için korkutucu olabilecek görüntüler ya da şiddet sahneleri yer almasa da ilk bölümde, köpek edinmek üzere gittikleri evde 200 köpeğe bakan hayvan bakıcısının, sahiplendiremediği takdirde köpeklerin toplatılacağını söylemesi, John’un da bu köpeklerin çoğuna ötenazi yapıldığını anlatması çocuklar için üzücü olabilir. Çakallar tarafından öldürülen tavuk ve ördeklerin görüntüleri, John’un tavuklara zarar veren çakalı bir silahla öldürdüğü, bir başka çakalın felç olduğu görüntüler, bağırsakları dışarı çıkmış bir kuzunun görüntüleri ve uyutulacağının söylenmesi, Todd’un ölümü, Alan York’un kansere yakalanması ve yaşamını yitirdiği haberinin alındığı sahneler hassas yapıya sahip çocuklar için üzücü ve endişe verici olabilir. Yine belgeselin ikinci bölümünde annelerinin yanlışlıkla üzerlerine yatmasıyla ölen ve yaralanan birkaç yavru domuzun görüntülerinin bulunması, çakallar tarafından öldürülen ördek ve tavukların görüntüleri, Emma’nın uyutulmak üzere gönderilmesi ve kısa da olsa görülen yangın sahneleri bazı çocuklar için üzücü gelebilir. Bu sahneler uzun bir listeymiş gibi görünse de her biri bir olayın parçası ya da sonucu olarak gösterildiği ve doğanın dengesinin bir parçası olarak çok kısa aktarıldığı için çocuklar üzerindeki etkisi de daha hafif olacaktır.
‘’Belgeselin En Büyük Küçük Çiftlik’’ isimli ilk bölümü internet üzerinden izlenebilirken, ‘’En Büyük Küçük Çiftlik: Geri Dönüş’’ isimli ikinci bölümü Disney Plus platformunda yer alıyor. Başarılı sinematografisi, çiftlikte yaşananların birinci ağızdan aktarılması ve Chester çiftinin canlılara olan sevgi dolu tutumları ile çocukların ilgisini çekebilecek, içimizi ısıtabilecek ve farkındalık oluşturabilecek bir belgesel.
Çocuğunuza, belgeselden sürdürülebilir yaşamla ilgili nasıl bilgiler edindiğini sorabilir ve çiftlik yaşamıyla ilgili neler düşündüğü üzerine konuşabilirsiniz.
Belgeselde geçen kavramlardan anlamadığı bir şey olup olmadığını sorabilir ve çocuğunuzu tarımcılığın türleri olan “geleneksel”, “biyodinamik” ve “endüstriyel” tarımla ilgili bilgilendirebilirsiniz.
Çocuğunuzla, şehir yaşamı ve çiftlik yaşamı arasındaki benzerlik ve farklılıklar üzerine fikir alışverişi yapabilirsiniz. Ülkemizdeki çiftlik yaşamı ile Chester ailesinin çiftlik yaşamını da karşılaştırabilirsiniz.
Ayrıca çocuğunuza, Molly ve ve John’un hayvanlara olan sevgi dolu yaklaşımlarını hatırlatarak, doğaya ve hayvanlara nezaketle yaklaşmanın önemini anlatabilirsiniz.
Çocuğunuza ‘’Sence John ve Molly hayal ettikleri çiftliği kurmayı hangi özellikleri sayesinde başarmış olabilirler?’’ diye sorabilir ve istediklerimizi elde etmek için azim, çaba ve sabır göstermenin önemine dikkat çekebilirsiniz.