Yerçekimine karşı koyduğumuz, sevimli bir bulmaca oyunu
Künye
Youropa yerçekimine ve fizik kurallarına dayalı bir platform-bulmaca oyunu olarak çıkıyor karşımıza. Oyunda Paris’i andıran, hayali bir Avrupa şehri bilinmeyen bir nedenden ötürü havaya uçuyor ve parçaları gökyüzünde süzülen küçük adacıklara dönüşüyor. Şehri kurtarmaksa bize düşüyor.
Oyunun amacı duvarlarda ve tavanlarda yürüyerek ilk başta ulaşılamazmış gibi görünen yerlere gitmek ve buradaki minik bulmacaları çözmek. Bazen bir bulmacayı çözebilmek için bir sonraki adada başka bir şeyi aktifleştirmemiz gerekebiliyor. Bu da oyuncuyu tek bir adada kısıtlı kalmayıp geniş resmi görmeye teşvik ediyor.
Karakterimizin yüzünü gözünü istediğimiz gibi boyayabiliyoruz. Ne kadar canımızın kaldığını üzerimizdeki boyaların akmasından anlıyoruz. Figürümüz rengini kaybedip tamamen beyaza dönüşünce canımızı kaybediyoruz. Ama oyunda bunu cezalandıran bir sistem yok. Ölünce bölüme baştan başlıyoruz.
Oyunun olumsuz yönlerinden altının çizilmesi gereken de birkaç bölümde vahşi sokak köpeklerinin saldırısından kurtulmak için onları tekmelememiz gerekmesi. Bazı çocuklar için kötü örnek oluşturmaması adına çocuğunuzla bunun üzerine konuşmanız gerekebilir.
Ayrıca bizi gördükleri anda üstümüze saldırıp karakterimizi dövmeye başlayan iri yarı kabadayılar da var oyunda. Onları yenmek için üzerlerine su tabancasıyla ateş ederek boyalarını döküyor ve hareketsiz kalmalarını sağlıyoruz. Sonrasında cesetlerini ayaklarından sürükleyip bazı noktalara bırakmamız ve üzerlerinde zıplayıp onları yay gibi kullanmamız gerekiyor. Görsel olarak gerçekçi şiddet içermese ve gerçekçi grafikler olmasa da oyunun bu olumsuz yönleri üzerine çocuklarınızla konuşmak isteyebilirsiniz.
Karakterimiz zıplayamadığından ilk başta tek yapabildiğimiz oyundaki duvarları ve tavanları dikkatle inceleyerek kavis yaptıkları yerleri bulmak ve buralara yürüyerek tırmanmak. Ve bu gerçekten de çok eğlenceli. Dümdüz yürüyüp bir duvara tırmandığınızda kamera da buna uygun olarak açı değiştiriyor ve bir anda az önce tavan olarak gördüğünüz şey yere, zemin olarak gördüğünüz şeyse duvara dönüşüveriyor. Bu değişimler ve farklı kamera açıları oyuna eğlenceli bir özellik katmakla birlikte küçük yaştaki çocuklar için kafa karıştırıcı olabilir.
Oyunda herhangi bir yazılı ve sesli konuşma bulunmuyor. Ne yapmanız gerektiğini keşfetmeyi tamamen size bırakıyor. Ama bunu başarılı ve minik yönlendirmelerle yapıyor. Küçük bir duvar resmi, ışıklı bir tabela, zekice gizlenmiş bir ipucu… Bunları bulup düşünmek, deneme yanılma yoluyla bulmacaları çözüp nereye gidebileceğimizi keşfetmek başarma hissi uyandırıyor.
Youropa’daki bulmacalar ağırlıklı olarak yerçekimine ve fizik kurallarına dayalı şeyler. Tavanda baş aşağı yürürken zıplamaya kalkarsanız düşüyorsunuz mesela. Bazı kapıları açmak için kutuları bir yerden başka bir yere götürmeniz gerekiyor. Böyle anlarda kutuyu doğru duvara taşıyıp aşağı bırakabiliyor ve yerçekiminin etkisiyle istediğiniz yere düşmesini sağlayabiliyorsunuz. Bu ve benzeri bulmacalar yerin çekim kuvvetini öğrenme açısından küçük çocuklar için oldukça güzel ve eğlenceli bir örnek teşkil ediyor.
Oyunda ilerlemek için yapılması gereken birçok davranışın günlük hayatta yapılmaması gereken şeyler olduğunu çocuğunuza anlatın. Köpeklerin nadiren saldırgan davranışlarda bulunduğunu, böyle bir durumda yapılması gereken doğru davranışların neler olduğunu anlatın. Oyundaki diğer şiddet sahneleri ile ilgili ne düşündüğünü sorabilirsiniz.
Yer çekiminin günlük hayattaki etkileri üzerine konuşabilirsiniz. Oyundaki açı ve konum değişimlerinin etkileri, yeni koşullara adapte olmanın yolları üzerine konuşabilirsiniz. Bu değişikliklerin onu nasıl etkilediğini sorabilirsiniz.
Youropa yerçekimine ve fizik kurallarına dayalı bir platform-bulmaca oyunu olarak çıkıyor karşımıza. Oyunda Paris’i andıran, hayali bir Avrupa şehri bilinmeyen bir nedenden ötürü havaya uçuyor ve parçaları gökyüzünde süzülen küçük adacıklara dönüşüyor. Şehri kurtarmaksa bize düşüyor.
Oyunun amacı duvarlarda ve tavanlarda yürüyerek ilk başta ulaşılamazmış gibi görünen yerlere gitmek ve buradaki minik bulmacaları çözmek. Bazen bir bulmacayı çözebilmek için bir sonraki adada başka bir şeyi aktifleştirmemiz gerekebiliyor. Bu da oyuncuyu tek bir adada kısıtlı kalmayıp geniş resmi görmeye teşvik ediyor.
Karakterimizin yüzünü gözünü istediğimiz gibi boyayabiliyoruz. Ne kadar canımızın kaldığını üzerimizdeki boyaların akmasından anlıyoruz. Figürümüz rengini kaybedip tamamen beyaza dönüşünce canımızı kaybediyoruz. Ama oyunda bunu cezalandıran bir sistem yok. Ölünce bölüme baştan başlıyoruz.
Oyunun olumsuz yönlerinden altının çizilmesi gereken de birkaç bölümde vahşi sokak köpeklerinin saldırısından kurtulmak için onları tekmelememiz gerekmesi. Bazı çocuklar için kötü örnek oluşturmaması adına çocuğunuzla bunun üzerine konuşmanız gerekebilir.
Ayrıca bizi gördükleri anda üstümüze saldırıp karakterimizi dövmeye başlayan iri yarı kabadayılar da var oyunda. Onları yenmek için üzerlerine su tabancasıyla ateş ederek boyalarını döküyor ve hareketsiz kalmalarını sağlıyoruz. Sonrasında cesetlerini ayaklarından sürükleyip bazı noktalara bırakmamız ve üzerlerinde zıplayıp onları yay gibi kullanmamız gerekiyor. Görsel olarak gerçekçi şiddet içermese ve gerçekçi grafikler olmasa da oyunun bu olumsuz yönleri üzerine çocuklarınızla konuşmak isteyebilirsiniz.
Karakterimiz zıplayamadığından ilk başta tek yapabildiğimiz oyundaki duvarları ve tavanları dikkatle inceleyerek kavis yaptıkları yerleri bulmak ve buralara yürüyerek tırmanmak. Ve bu gerçekten de çok eğlenceli. Dümdüz yürüyüp bir duvara tırmandığınızda kamera da buna uygun olarak açı değiştiriyor ve bir anda az önce tavan olarak gördüğünüz şey yere, zemin olarak gördüğünüz şeyse duvara dönüşüveriyor. Bu değişimler ve farklı kamera açıları oyuna eğlenceli bir özellik katmakla birlikte küçük yaştaki çocuklar için kafa karıştırıcı olabilir.
Oyunda herhangi bir yazılı ve sesli konuşma bulunmuyor. Ne yapmanız gerektiğini keşfetmeyi tamamen size bırakıyor. Ama bunu başarılı ve minik yönlendirmelerle yapıyor. Küçük bir duvar resmi, ışıklı bir tabela, zekice gizlenmiş bir ipucu… Bunları bulup düşünmek, deneme yanılma yoluyla bulmacaları çözüp nereye gidebileceğimizi keşfetmek başarma hissi uyandırıyor.
Youropa’daki bulmacalar ağırlıklı olarak yerçekimine ve fizik kurallarına dayalı şeyler. Tavanda baş aşağı yürürken zıplamaya kalkarsanız düşüyorsunuz mesela. Bazı kapıları açmak için kutuları bir yerden başka bir yere götürmeniz gerekiyor. Böyle anlarda kutuyu doğru duvara taşıyıp aşağı bırakabiliyor ve yerçekiminin etkisiyle istediğiniz yere düşmesini sağlayabiliyorsunuz. Bu ve benzeri bulmacalar yerin çekim kuvvetini öğrenme açısından küçük çocuklar için oldukça güzel ve eğlenceli bir örnek teşkil ediyor.
Oyunda ilerlemek için yapılması gereken birçok davranışın günlük hayatta yapılmaması gereken şeyler olduğunu çocuğunuza anlatın. Köpeklerin nadiren saldırgan davranışlarda bulunduğunu, böyle bir durumda yapılması gereken doğru davranışların neler olduğunu anlatın. Oyundaki diğer şiddet sahneleri ile ilgili ne düşündüğünü sorabilirsiniz.
Yer çekiminin günlük hayattaki etkileri üzerine konuşabilirsiniz. Oyundaki açı ve konum değişimlerinin etkileri, yeni koşullara adapte olmanın yolları üzerine konuşabilirsiniz. Bu değişikliklerin onu nasıl etkilediğini sorabilirsiniz.