Yardımlaşmaya ve farklılıklara saygıya dikkat çeken bir platform-bulmaca oyunu
Künye
Creaks, el çizimi grafikleriyle öne çıkan bir platform-bulmaca oyunudur. Oyunda, evinin altında kocaman bir yeraltı malikânesi bulan ve çekinerek de olsa burayı keşfe çıkan bir insanı yönetiyoruz. Malikânede ilerledikçe kuşa benzeyen insansı varlıklarla ve buraya dehşet saçan dev bir canavarla karşılaşıyoruz.
Oyunun mekanikleri, art arda çözülen bulmacalar üstüne kurulu. Her yeni odada aşmamız gereken yeni bir bulmacayla karşılaşıyoruz. Önce tuşlara basarak kapıları açabildiğimizi keşfediyor, sonrasında bizi kovalayan köpeklerle karşılaşıyoruz. Daha sonra da bu köpekleri kandırarak tuşlara bizim için basmalarını sağlıyoruz. Oyunun ilerleyen bölümlerinde bu köpeklere denizanasına benzeyen uçan yaratıklar ve diken kafalı gölge insanlar gibi farklı canavarlar da katılıyor. Bu canavarları ışığa maruz bıraktığımızda birer mobilyaya dönüşüyorlar. Köpekler komodin oluyor, gölge insanlar da palto askısı. Böylece bir noktadan sonra onları doğru anda mobilyaya dönüştürüp tuşların üstüne bırakmaya ve kapıları açık tutmaya çalışıyoruz.
Malikâne boyunca gizli bir sürü tablo da bulunuyor. Tıklandığında bunların bazılarında çok basit bazı mini-oyunlar oynanabiliyor.
Oyunun grafikleri önerilen yaş üstü için şirin görünebilse de, o yaş altı çocuklar için özellikle yaratıklar ve arada sırada karşımıza çıkan dev canavarda korkutucu olabilir.
Creaks’te bulmacalar sürekli gelişim gösteriyor. İlk başta oyuncuya basit mekanikler tanıtılıyor, sonra bunlar giderek zorlaşıyor. Oyunda ilerledikçe, eski ve yeni mekanikler başarılı bir şekilde harmanlanarak daha karmaşık bulmacalar sunuluyor. Oyunun öğrenme eğrisi çok iyi ayarlandığı için oyuncu hiçbir zaman kendini kaybolmuş gibi hissetmiyor; daima ne yapılması gerektiğine dair az çok bir fikri oluyor.
Oyunda herhangi bir diyalog bulunmadığı için her şey görsel olarak anlatılıyor. Bu da hem yabancı dil bilme zorunluluğunu ortadan kaldırıyor hem de oyunun mekaniklerini görerek ve düşünerek anlama imkânı tanıyor.
Maceranın ilerleyen bölümlerinde kuşa benzeyen, insansı canlılarla karşılaşılıyor. Kahramanımız ilk başta bu bilinmeyen, yabancı varlıklardan korksa da onları gözlemledikçe aslında kötü kimseler olmadıklarını anlıyor. Bu da dış görünüşe aldanmamak gerektiği mesajını veriyor.
Oyun boyunca birbirleriyle didişen kuşlar, sonlara doğru anlaşmazlıklarını bir kenara bırakıp yardımlaşmaya başlıyor. İyiliksever kahramanımız da onlara yardımcı oluyor. Böylece problemlerin kavga ederek değil, dayanışmayla üstesinden gelinebileceği mesajı iletiliyor.
Oyunu oynarken çocuğunuz kuş benzeri canlılarla ilk karşılaştığında ona ne düşündüğünü sorabilirsiniz. O da oyundaki karakter gibi bu varlıklara biraz temkinli, hatta belki biraz ürkerek yaklaşabilir. Oyunda ilerleyip kuş adamlarla daha samimi olunca bu soruyu ona tekrar yöneltebilirsiniz. Büyük olasılıkla daha ılımlı bir cevap alabilirsiniz. Oyundaki bu karakterlerden yola çıkarak çevremizdekileri farklı dış görünüşleriyle yargılamamak gerektiğinin önemini vurgulayabilirsiniz.
Karakterlerin birbirleriyle kavga etmek yerine yardımlaşmayı seçtiğine dikkat çekebilir, kahramanımızın yardımsever doğasının diğerleriyle arasındaki ilişkiyi güçlendirdiğini, iyilik ve dayanışmayla problemlere çok daha kolay çözümler bulduğunu gerçek hayattan benzer örnekler vererek anlatabilirsiniz.